top of page
Blog: Blog2

ALEYNA

  • Yazarın fotoğrafı: SANAT DURAĞI
    SANAT DURAĞI
  • 10 Eyl 2018
  • 2 dakikada okunur


"Salıncakta sallanıyorum yavaş yavaş. Birden çığlık sesleri, nefesim kesiliyor. Annemin acı içindeki çığlıkları bedenimi ürpertiyor. Koşuyorum! Ellerini tutmak için koşuyorum. Saçlarındaki cennet kokusunun yerini, ölü mezarlar kaplamış, çürüyorum. Parkta oynarken dizin kanar, düşersin. Doğdum, düştüm ruhum kanadı. Küçük kız çocuğu değil, kocaman kadın olmak zorunda bırakıldım. Annemin çığlıkları boğazımda düğüm oldu, yutkunamadım. Gözyaşları tek tek taştı içime, kıyıya vuramadım. Sesi çıkmadı, haykıramadım. Gülüşünü kaybettiğim gün, ruhumu kaybettiğim gün oldu. Kalbim düğüm düğüm olmuş, çözemedim... Çığlıkları adım attıkça daha çok yükseliyor, yükseliyor. Yürümeye devam edemiyorum. Dizlerimin bağı çözülüyor, düşüyorum. İçimdeki tüm acıları haykırıyorum dünyaya. Yalvarıyorum anneme bir şey olmasın diye. İçerden annemin sesini almamaya başlıyorum. Oysa ki boğuluyormuş, sonra anlıyorum. Elleri bağlı kendini koruyamıyormuş. Ellerim kanayana dek kapıya vuruyorum, duymuyor. Kapı açılıyor önüme bir dünya yıkılıyor. Dokunamıyorum, canı yanar diye. Ellerim titriyor ne yapacağımı bilemiyorum. 6 yaşındaki bir kız değil, bir kadın olduğumu o zaman anlıyorum. Umutlarımın bittiğini, gülüşlerimin gözyaşına döneceğini öğreniyorum. Yıkıyorum annemi. Öpüyorum tüm yaralarından, öpüyorum cennet kokulu saçlarından. Boğazımdaki düğüm beni yüreğimde derin yara açıyor, dayanamıyorum...

"Çok soğuk değil mi anne? Abim de üşür sen de. Nasıl kalacağız parkta? Burası bizim evimiz korkma. Hem sen demez miydin biz yan yanaysak her yer bizim evimiz diye, şimdi de öyle olacak." Sözleri sanki aklıma mıh gibi kazınmış, en derinlerden çıkaramıyorum. Rüzgar esiyor, annem üşüyor. O üşüdüğünde yanakları kızarır biliyorum. Avuçlarımı ısıtıp yüzüne dokunuyorum. Sıcaklığımı hissetmiş, gülüyor. Kaç gece yatarız burda, bilmiyordum ama özgür hissediyordum. Acı yoktu, gözyaşı yoktu, çığlık yoktu...

Hayır hayır bırak annemi! Bırak dokunma ona, canı yanar, yapma. Saçlarından sürükleyerek yere atıyor. Yüzündeki kan izleri değil, ruhundaki ölü bedenler kanıyor. Damla damla akıyor içine, boğuyor. Kafası yere düşüyor bana bakıyor cennet kokulu saçları arasından. "Annen iyi" diyor ve hafif gülümseme kaplıyor yüzünü. Dünyam işte o zaman tekrardan kuruluyor. Yavaş yavaş yürüyorum yanına, ellerini uzatıyor. Bir acı hissediyorum elimin üstünde, eziliyor. Gözyaşlarım tek tek düşüyor halıya. Anneme bakıyorum acı içinde Gülümseyip, "kızın iyi anne" deyip mırıldanıyorum. Galiba bu dünyanın en zor kelimesiymiş, şimdi anlıyorum...

•Küçük bir kız çocuğu oluyorum yavaş yavaş. Annem bana umutlarımın, hayallerimin her acıya dayanıklı olacağını, yıkılmaması gerektiğini tek tek öğretiyor. Yazmayı bilen ama ne yazacağını bilmeyen bir çocuk gibi ne yazacağımı fısıldıyor. "Ben yoksam bile, sen varsın. Sen koca bir devrimsin. Ruhundaki güzelliği yazıya dökeceğini adım gibi biliyorum meleğim" dediği an karanlık ruhumun yerini, aydınlık kaplıyor. Yeniden doğduğumu, çığlık seslerinin yerini kahkaha sesleri alınca fark ediyorum." "

•Küçücükken, kadın olmak dünyanın en zor işiymiş şimdi anlıyorum. Nefes almak dünyanın en güzel eylemiymiş şimdi anlıyorum. Umutlarım dünyamın en güzel hocasıymış, biliyorum. Vazgeçmek için yaşamayıp, kazanmak için direniyorum. Ne olursa olsun vazgeçmemeyi öğreniyorum. Yeri gelince düşüyorum ama diyorum ki kendi kendime 'Seni hak etmeyen insanlar doludur kalbinde. Senin canın yanar söküp atamazsın bazen ama sen söküp atmayı öğrendin mi bir dersi geçtin demektir. Hayatın öyle dersleri vardır ki; Ya kalırsın sınıfta ya da geçersin.

Bu sınavdaki tek ipucu; “Vazgeçmemekmiş."

 
 
 

Comentários


©2018 by Sanat Durağı. Proudly created with Wix.com

bottom of page