top of page
Blog: Blog2

SUDE

  • Yazarın fotoğrafı: SANAT DURAĞI
    SANAT DURAĞI
  • 9 Eyl 2018
  • 2 dakikada okunur

Gördüğüm korkunç kabustan sonra kan ter içinde uyandım. Yavaşça doğruldum yatağımdan. Ürkekçe yanı başımdaki komodine uzandım. Çekmeceyi açtığım an zaten gözlerim bana ihanet ederek 1 damla yaş koyvermişti. Toz içindeki çerçeveyi ellerime alırken bir yandan da kendi kendime fısıldıyordum "Kaç yıl oldu sevgilim? Sensiz uyandığım sabahlar kaç gün oldu? Sana sarılmadan uyuduğum kaç gece oldu? Kokunu içime çekemediğim kaç yıl? Hiddetle ters çevirdim fotoğrafı... 06.09.2015

Nazikçe okşadım suratını.O kadar güzeldi ki...Asla ölümü hak etmiyordu,asla! Bir damla yaş damlayınca çerçeveye koyverdim kendimi, öylece çöktüm yere sessizce, bir o kadar da ruhumdaki hiddetle... Sanki o gidince koca bir gezegen oturmuştu üzerime de bir türlü taşıyamıyordum yükümü Asla kalkamıyordum yerden,asla kuvvet bulamıyordum yeniden hayata bağlanmaya.

"Geri gel" dedim sessizce

"Ne olur geri gel"

Sesim gittikçe koca bir bağırışa dönüyordu ama ben fark bile edemiyordum...

Onun yokluğu git gide beni yiyip bitiriyordu ama ben öylece her sabah fotoğrafına bakıp,sessizce ağlıyordum...

Ama bugün farklıydı. Rüyalarımda onu görüyordum, "Sana gelmek istiyorum" diyordum oysa bana "Senin yüzün ölümü hak etmiyor güzelim." Diyerek adeta kovuyordu beni...

İstemiyor muydu bana kavuşmak? Artık sevmiyorum muydu yoksa beni?

"Hayır, Hayır, hayır özür dilerim, özür dilerim"

"O seni çoktan unuttu!"

"O seni bırakıp gitti!"

"KES SESİNİ" diye bağırdığımda ilk defa kendi sesimden korkmuştum. Beynimin içinde 2 hayır hayır 3 belki de daha fazla onlarca,yüzlerce ses vardı. Bense aralarında sadece eziliyordum... Hışımla yerden kalktım,sol elimi çerçeveyi almak için yere doğru uzattığımda bileğimdeki çizikleri saydım,tam 9 tane Kim bilir kaç kere sana gelmeye çalışmıştım... Gözlerimi silip çerçeveyi sıkı sıkı tutarak koşar adım kapıya vardım.Aynaya baktığımda aciz bir ruh gördüm orda... Kolları çizik içinde üstü başı vasat,saçları neredeyse yok denilecek kadar kısa... Çürüyordum sanki. Daha fazla aynaya bakmadan evden çıktım gittim. 5 belki 6 saat ayağımda terlikler ile dolaştım sokaklarda.Nereye gideceğimi bilmeden ayyaş bir şekilde... Kaldırımları ezber ederken hiç girmediğim bir araya girdim sağ sol derken minik bir butiğin önüne çıktım.O an gözlerim direk vitrine kaydı. Ağlamak istedim belki ama sadece tebessüm edebildim.Çünkü vitrinde onun bana aldığı minik rugan ayakkabıların aynısı vardı.Hiç tereddüt etmeden daldım içeri. İçerideki tüm insanlar aynı anda bana baktı. Doğru ya üstüm başım... Utanarak kasaya vardım. "Imm şey vitrindeki ruganları satın almak istiyorum." Kasiyer afallayıp "Kaç numarasını hanımefendi?" Dedi "Bilmem." Kasiyer anlamadım der gibi başını salladı "Yani şey 37 " dedim. "Tabi hemen hazırlatıyorum" dedi gülümseyerek. Önüme kırmızı bir kutu koyup "89 TL" dedi. O an ne yapacağımı bilemedim. Ellerim ceplerimi yokladı ama Allah kahretsin ki hiç para yoktu. Sonra ellerim sütyenime kaydı orada minik bir 100 tl buldum. İçimden "vay be" dedikten sonra kasiyere uzattım.

Elimde minik ayakkabı kutusu ile koşar adım çıktım dükkandan. Artık nereye gideceğimi biliyordum.Koşa koşa evime gittim merdivenleri ikişer üçer çıkarak çatıya ulaştım.Hava çok soğuktu,rüzgar vardı sanırım fırtına çıkacaktı.Hiç birini umursamayarak diz çöktüm.Kutudan minik ayakkabıları çıkarıp ayağıma geçirdim.Bir süre onlarla bakıştım. Sonra şiddetle ayağa kalkıp çatının ucuna gittim. Son kez elimden asla bırakmadığım resme bakıp "Bize ayrılık yok" dedim ve kendimi boşluğa bıraktım. Artık bitmişti. Her yer karanlıktı ama çok ses, çok ses vardı. Belki bunlar beni sana getiren meleklerdi kim bilir...



 
 
 

Comments


©2018 by Sanat Durağı. Proudly created with Wix.com

bottom of page